Model Trenciler Forumu > Kuruluş amacımız, kurallar, bilinmesi gerekenler...

Marka tartışmaları...

<< < (2/3) > >>

Harun:

--- Alıntı yapılan: onkuyumcu - Ocak 03, 2007, 01:54:03 ---sayın uygun, marklinin servisi olması için bayisi olması gerekir bayisi olmak isteyen babayiğitte marklinden senede 10,000 parça ürün çekmeyi taahhüt etmesi gerekir, maalesef vitrine 10-15 tane marklin tren koymakla bayii olunmuyor..bu konuda marklingen in çok sert kuralları vardır..saygılar...

--- Alıntı sonu ---

Sayın onkuyumcu, (bir ara adınızı profilinize girerseniz böyle tuhaf hitap etmek zorunda kalmayız)

Marklin eğer Türkiye'de senede 10,000 ürün almıyorlar deyip bayilik vermiyorsa bu onların ayıbıdır ve savunulacak bir tarafı da yoktur.

Biz Hornby/Scalextric grubunun en küçük distribütörüyüz ve her sene yapılan dünya distribütörler toplantısına davetli olarak gider ve dünyanın en büyük distribütörü olan Amerika ile aynı masada yan yana yemek yer ve aynı saygıyı görürüz. Ve de üstüne üstlük aynı fiyatlarla mal alırız.

Açıkçası bazı firmalarla daha önce neden çalışmadığımızın da sebebini öğrenmiş oldunuz. Bir ülke distribütörüne, kendi ülkesindeki dükkanlara verdiği fiyatlardan mal vermeye çalışan firmaları ve de üstelik o firmaları web sitelerinde bile distribütör olarak göstermeyen firmaları sevmiyorum. Hiç milliyetçi olmamama rağmen bu tip firmaları saygısız ve ülkeme hakaret etmiş gibi görüyorum.

Adını vermeyeceğim ama HO dışında bir ölçek tren satan dünyanın en büyük üreticilerinden birinin uluslararası marketing müdürü tam 3 sene boyunca her sene Türkiye'ye geldi, onlarla güzel yemekler yedik ve ağırladık tabii. Çünkü Hornby onlara Proses'le ile ilgili çok iyi referans vermişti ve bizim onların distribütörü olmamızı çok istiyorlardı. Ancak bize verecekleri fiyatlar dediğim gibi Almanyada bir dükkana verdikleri fiyatlarla aynıydı. Çünkü onlar da bizi ülke olarak ciddiye almıyor, saygı duymuyor bu sene bunlarla deneriz olmazsa seneye başka firmaya da veririz mantığıyla hareket edeceklerdi.

1999 senesinde Hornby distribütörler toplantısına ilk katıldığımda önce her ülkeye ayrı bir dosya verdiler. Benim dosyamda Türkiye'nin oyuncak ve hobi pazarının çok ayrıntılı bir incelemesi vardı. Gördüm ki adamlar Türkiye pazarını benden daha iyi biliyorlar. Ve ilişkimiz böylece bugüne kadar geldi.

Geçtiğimiz senelerde Toyz R Us firması defalarca Hornby'den mal istedi. Cevap, Proses'ten bizden aldığınız fiyatlara alabilirsiniz oldu. Gene geçtiğimiz senelerde satış müdürü de üstelik bir İngiliz olan bu firmayla Hornby ve Scalextric satmak için toplantı yaptık. Bu toplantıya her sene Türkiye ye gelen Hornby uluslararası satış müdürü de katıldı. Sonuçta anlaşamadık ve Toyz R Us a mal satmıyoruz. Ama önemli olan nokta Hornby'nin daha fazla mal satabileceği bir müşteri uğruna Proses'i "satmaması" oldu. Bu benim bir önceki mesajımda önemle üstünde durduğum "company reliability" (firma güvenilirliğinin) güzel bir örneği.

Ben Hornby'yi bilerek değil şans eseri Scalextric dolayısı ile buldum. Ama iyi ki de bulmuşum. Özellikle diğer birçok markayı da bünyesine katması ayrıca bir şans oldu. Üstelik yeni ürünlerde görüleceği gibi kalite açısında çağ atlamış durumdalar ve bunun grubun diğer bütün markalarına da yansıyacak ve yansımaya başladı da. Artık Lima, Rivarossi, Jouef de de Hornby raylar ve digital sistemler kullanılıyor. Ayrıca bilinmesi bazılarınızın hoşuna gidecek Lenz ve Hornby digital sistemleri aynı fabrikada yapılıyor.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum. Daha önce defalarca söyledim gerekirse yaşadığım sürece de tekrarlayacağım.

Eğer Türkiye'de hobi sektörünün gelişmesini (herhangi bir hobinin) istiyorsak satıcılar olarak da bazı şeyler yapmamız gerekiyor. Bizi ve ülkemizin şartlarını bilmeyen ve bizi ilk fırsatta biraz daha fazla siparişe satmayacak firmalarla çalışmamız ve onlara kendimizi kabul ettirmemiz gerekiyor.

Ben şahsen bunu yaptım. Türkiye de 2 misli fiyata satmak yerine o firmanın malını ve sıradan bir dükanı olmayı kabul etmedim.

Eğer uygun fiyatlarla alabiliyorsak "oyuncakçı" mantığı ile değil "hobici" mantığı ile hareket edip uygun fiyatlarla satmalıyız.

Oyuncak alanlar belki müşteridir ama tren, uçak, araba, gemi alanlar arkadaşınız, dostunuz olur.

Sayın onkuyumcu, vitrinine 10-15 tane Marklin koymakla bayi, hatta distribütör bile olunur. Yeter ki iş yaptığınız firma da sizin müşterilerine duymanız geren saygıyı hem ülke olarak hem de firma olarak size de duysun, sizin ülkenizi tanısın. Bunun aksini diğer ithalatçılara yapılan bir saygısızlık ve haksızlık olarak görüyorum.

Açıkçası sizin de, yaptıkları marifetmiş gibi Marklin'e hak vermenizi anlayamıyorum. Koca bir ülkeyi, bir dükkanla bir tutma felsefesinin hoş görülür nesi olabilir?

Gene uzun oldu kusura bakmayın. Bu aralar çenem düştü herhalde.

Ama emin olun Türkiye'de hobi sektörü bir yere gelecekse daha da konuşmaya ve yazmaya razıyım. Yeter ki bir işe yarasın.

Gerçi bunların kaç kişinin umurunda olduğu da ayrı bir konu tabii.

Selamlar,

Harun


uygun:
Sayın Harun Bey;
Gerçekten servis hizmeti verdiğinizi bilmiyordum. Gerçi anladığım kadarı ile fedakarlık boyutunda bir servis hizmeti ama olsun yinede güzel bir davranış sizi kutluyorum.
Hiç marka telafuz etmemiştim ama ben Marklin kullanıyorum. İki lokomotifim var ikisininde garanti belgesi var. Yabancı dilim yetersiz olduğundan garanti kapsamı neyi kapsıyor çok anlamıyorum ama sonuçta bir belge var.
Saygılar
R.Mehmet UYGUN

uygun:
Sayın Onkuyumcu;
İşte benimde söylemek istediğim bu. Adamlar satış düşük diye bizi yok sayıyor biz burada şu markamı bu markamı birbirimizin gözünü oyuyoruz.
Firmaları firma yapan Ürün kalitesi ve ürün çeşitliliğinin yanı sıra satış sonrası verdiği hizmetle ölçülür.
Türkiye de satış düşük (resmi)servis açmayalım düşüncesi yanlış. İşte bu yüzden ben kullanıcıyım FANATİK değilim.
(Yılda 30 Ferrari satılıyor diye Türkiyede Ferrari servisi yokmu?) 
Saygılarımla.
R.Mehmet UYGUN

ctekin:
Selamlar,

Öncelikle şunu söylemeliyim; konu hakkında yazı yazanların tamamı DOÐRU söylemişler.

Müşteri açısından servis önemli. Satıcı açısından ilişkide olduğu şirket gözünde değeri olması.

Hem İngiltere hem de Almanya'dan ithalat yapan bir girişimci olarak şunu söyleyebilirim:

İngilizler, Harun bey'in dediği gibi bir şirkete inanmışlarsa o pazarda o şirket yetkililerinin lafını asla ezmezler, ezdirmezler (bkz. Harun bey'in Toys'r'Us deneyimi). Hatta bunun için aralarında yazılı anlaşma bile olması gerekmez. Çünkü İngiliz'ler dünyanın en iyi tacirleridir.

Almanlar ise iyi tacir değil iyi mühendistirler ve sürekli "bu adam beni nasıl kazıklamaya çalışacak" diye düşünürler. Onlarla güven üzerine kurulu bir ilişki geliştirmek zaman alır.

Harun bey'in anlattıklarının aynısını hem İngiliz hem Alman şirketleri ile yaşıyorum: İngiliz, ikinci yazışmamızda Türkiye distribütörlüğü verdi, Alman ise ayda 200 parçadan az alırsan olmaz diyor hala (ürün fiyatı parça başı EUR 200.- ve kar marjı acaip düşük).

Kısacası anlaşılır bir durum. Ancak ben bu farkı bir "ticaret kültürü" farkı olarak yorumlamayı tercih ediyorum, çünkü şunu da biliyorum ki Alman bana söylediğinin aynısını Norveç veya Somali'deki ithalatçılara da söylüyor. Sonuçta Alman'ların ürettiği birçok şeyi öyle yada böyle alıp satmak zorundayız (teknolojik üstünlük, fiyat farkı, vs. sebeplerle).

Son tahlilde bunlardan biri doğru diğeri yanlıştır diyemem çünkü Alman da İngiliz de yıllardır ayakta duruyor, gelişiyor. Ticaretlerini nasıl yapacaklarını öğretmeye çalışmak bana düşmez diye düşünüyoruym.

Neşeli günler,

Cem.

iceman:
Harun abi zaten başta ben olmak üzere seni bu kadar çok sevmemizin nedeni de bu.Zaten akıl-mantık sahibi birisi Türkiyedeki model tren pazarının içler acısı hali ile buradaki diyalogları kıyas ederse ortaya çıkacak sonuç baştan belli diye düşünüyorum.O yüzden söylediklerine fazla eklenecek birşey de bulamıyorum.Beni tek düşündüren konu DC den AC ye geçen arkadaşların/abilerin söyledikleri.Bundan sakın tercihleri eleştirdiğim saygı duymadığım görüşü çıkmasın.Bunu geçen forumda da yazmıştım.Basit bir örnek vermek gerekirse bir Audi A3 ve bir BMW 1 serisi...Ki bunlar piyasada da birbirlerinin en büyük rakipleri.Ben şahsen bu ikisi arasından bir tercihte bulunacak olsam A3 ü tercih ederdim.Hatta İzmir-Özgörkey BMW deki satış elemanı bir arkadaşım onlar arasında bir tercih yapacak olsam bende A3 ü seçerimi bizzat kendisi söyledi bana.Ama bugün caddelerde tonla 1 serisi var.Benim dikkatimi çeken Sarp bey ve Abdurrahman abi gibi DC den AC ye geçenlerin Lima dan Maerkline transfer olmaları.Zaten dikkat edin DC ye bir eleştiri konusu olacaksa Lima ve Pico hemen hedef alınıyor.Doğal olarak hak veriyorum.Çünkü benim Maerklin e de uzun süre hapis kalmama bu iki marka sebep oldu.Fleischmann TR de şu an var ama tabii hangimiz tonla oluk oluk para akıtıp üstüne birde çeşitli kaş göz çatmalarla tavır görmeyi kendine yedirebilir bu başlı başına ayrı bir konu.Bu durumun bence en büyük sebebi Roco ve Fleischmann ın vakt-i zamanında TR piyasasında iyi bir yer edinmemiş olmasından kaynaklanıyor.Bugün bana da silah dayayıp DC istiyorsan Lima veya Pico var.Roco ve Fleischmann diye markalar yok.Ya Maerklin ya da onlar diye seçenek sunsalar bende Maerklin i seçerdim.Umarım şu sıralar düşündüklerini,hayal ettiklerini hayata geçirirsin hepimiz model trenciliğin şu içler acısı haline bir son veririz....

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

[*] Önceki Sayfa

Tam sürüme git