Gönderen Konu: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi  (Okunma sayısı 10187 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Osman Yalçınkaya

  • Osman Yalç?nkaya
  • Forum Üyesi
  • Yer: istanbul - Suadiye
  • Yaş: 35
  • İleti: 172
Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« : Ağustos 29, 2008, 18:52:37 »

   Sultan II.Abdülhamit'in stratejik açıdan çok önemli bulduğu ve dönemin şartlarının getirdiği bütün olumsuzluklara rağmen yapımına 1900 yılında başlanılan ve 1908 yılında bitirilen Hicaz Demiryolu'nun 100.kuruluş yıldönümü 1-14 Eylül 2008 tarihleri arasında Haydarpaşa Gar'da yapılacak etkinliklerle kutlanacak.

   Abdüsselam Ferşatoğlu'nun katkılarıyla, 1 Eylül 2008 günü saat 15.00'te geçmiş tarihimize ışık tutan 80 fotoğraftan oluşan Osmanlı Hicaz Demiryolu Fotoğrafları sergisinin açılışı ile başlayacak olan etkinlikler arasında, Başbakanlık Arşivler Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan arşiv niteliğindeki tabloların sergilenmesi ile TCDD Genel Müdürlüğü'nün gerçekleştirdiği Hicaz Demiryolları ve Hızlı Trenle ilgili tanıtım filmleri, PTT Genel Müdürlüğü Hicaz Demiryollarını hayata geçmesi anısına bastırılan pullar yer alacak.

   Bütün etkinlikler tarihi dokusu ile İstanbul'un en önemli mekanlarında biri olan Haydarpaşa Gar'ında 15 gün boyunca vatandaşlar tarafından ücretsiz olarak izlenebilir.

   
   Bilgi: www.tcdd.gov.tr
« Son Düzenleme: Ağustos 29, 2008, 18:58:38 Gönderen: Harun »

Çevrimdışı tutunsatar

  • Alper Tütünsatar
  • Forum Üyesi
  • Yer: Isparta
  • Yaş: 43
  • İleti: 47
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #1 : Ağustos 29, 2008, 22:28:34 »
Osmancım bu haberi sen yaptığına göre devamını getirmek de sana yakışır.
 MTK dergisini nasıl dolduracağım diye de düşünmezsin :)bol bol resim ve haber bekliyoruz senden.
Sevgiler

Çevrimdışı Osman Yalçınkaya

  • Osman Yalç?nkaya
  • Forum Üyesi
  • Yer: istanbul - Suadiye
  • Yaş: 35
  • İleti: 172
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #2 : Eylül 07, 2008, 22:34:06 »
Hicaz Demiryolu sergisindeki tüm fotoğraflar aşağıdarır. Kalite düşüklüğü için kusura bakmayın.. Beğeninize...



100. YIL HİCAZ DEMİRYOLU SERGİSİ  1908-2008

Sultan II. Abdülhamit, "Hicaz DEmiryolu'na ait iradesini 2 Mayıs 1900 tarihinde yayınladı. İnşaat ise 1 Eylül 1900 tarihinde fiilien başladı. Demiryoluna 1.05 metre açıklıkta dar hatlı raylar döşendi. Böylece yapım maliyetinin diğer hatlara göre daha ucuza gelmesi ve yapımının daha kolay oalcağı düşünüldü.

Hicaz Demiryolu projesi, İslam dünyasında coşkuyla karşılanırken Avrupa devlerleri tarafından ise gerçekleşmesi imkansız bir hayal olarak görüldü. Osmanlı, Hİndistan, İran ve Arap basınları tarafından yakından takip edildi.

Hicaz Demiryolu'nun tahmini maliyeti 4 milyon lira oralak hesaplanmıştı. Bu rakam, 1901 yılı devlet bütçesindeki harcamaların %18'ini teşkil ediyordu. Devletin sıkıntılı bir döneminde maliyeti böylesine yüksek bir preojenin finansmanı toplanacak bağışlarla karşılanması mdüşünüldü.

Sultan, Hicaz Demiryolu'na 50.000 lira bağışta bulunarak kampanyayı başlattı.Onu diğer devlet erkanı, üst seviyedeki bürokratlar, askerler ve memurlar izledi. Resmi nitelikteki yardımları halkın bağışları takip etti. Gerçekten de dünyanın dört bir tarafından gelen bağışlar, gerekli sermayenin önemli bir bölümünü sağladı.Sırf Hindistan'dan gelen bağış 40.000 liraya yakındı.

Demiryolu yapımına ilk olarak Şam-Der'a arasında başlandı. !903'te Amman'a, 1904'te Maan'a ulaşıldı.Maan'dan Akabe körfezine bir şube hattı yapılarak Kızıldeniz'e çıkılmak istendi ise de ingilizlerin karşı çıkması sonucu gerçekleştirilemedi.

Yolcu taşımacılığına 1 Eylül 1905 yılında başlandı.Aynı sene Mudevvera'ya ve 1 Eylül 1906 tarihinde de Medayin-i Salih'e ulaşıldı. el-Ula'ya 1907'de ve nihayet Medine'ye 31 Ağustos 1908'de varıldı. O tarihe kadar toplam 1464 km'yi bulan Hicaz Demiryolu, Sultan Abdülhamit'in tahta çıkışının 33. yıldönümü olan 1 Eylül 1908 tarihinde yapılan resmi törenle bütünüyle işletmeye açıldı.Hicaz Demiryolu, I. Dünya Savaşı'na kadar yoğun bir şekilde kullanıldı.

Şam'dan Amman'a her gün, Medine'ye ise haftada üç gün seferler yapılıyordu. Trenler, pazartesi,çarşamba ve cumartesi günleri sabah 7.30'da Şam'dan hareket ediyor ve 4. gün öğleden sonra saat 3'te Medine'ye ulaşıyordu.Medine'den dönüş günleri isesalı, perşembe ve pazar günleri idi. Ayrıca haftada bir Şam'dan ve Hayfa'dan yemekli ve yataklı ekspres seferi düzenleniyordu.Bu özel trenin Medine'ye varış süresi yalnızda 48 saatti.Bu seferlerin dışında Medine'ye yük ve su taşıyan programlı ve programsız tren seferleri bulunmaktaydı.Hattın Hayfa şubesinden ise, Şam'a her gün yaklaşık 12 saat süren düzenli tren seferleri yapılmaktaydı. Gerektiğinde ek seferler düzenleniyordu.

Demiryolu boyunca yedi büyük bakım atölyesi bulunmaktaydı.Mesela ŞAm'ın Kadem istasyonu 43200 metrekare alan üzerine kuruldu.Bugün hala faaliyette olan bu dev atölye, bölgede ilk defa elektrik enerjisi kullanan mekan olma özelliğini de taşımaktadır. 1911 yılında demiryolu, Kadem'dem Şam'ın merkezine doğru 3 kilometre daha uzatılarak Şam'ın tam orta yerindeki modern yeni istasyon binasına kavuştu. Bu istasyon binası, bugün hala faaliyette ve Suriye'deki "Hicaz Demiryolları Genel Müdürlüğü"nün merkez binasıdır.

Hicaz Demiryolu'nun inşaatı sırasında birçok köprü, istasyon, tünel, menfez,gölet, çeşme,fabrika, hstahane, dökümhane,okul, mescit,karantina,tamir atölyesi vs. yapıldı. Bazı istasyonlarda postaneler ve telgraf merkezleri kuruldu, özellikle Hicaz Telgraf hattı resmi ve sivil haberleşmede çok büyük kolaylıklar sağladı.

Demiryolu dışında yapılan inşaat faaliyetlerinden bazıları şunlardır: Şam'da lkomotif, vagon tamir ve bakım atölyesi, Medine tren ve lokomotif bakım atölyesi, 2.666 adet kagir köprü ve menfez, 7 adet demir köprü, 9 adet tünel, 96 adet istasyon,7 adet gölet,Hayf, Der'a ve Maan'da fabrika,Hayfa'da iskele, ambarlar, dökümhane,boruhane, Maan'da otel ve hastahane, Tebuk'de hastahane, 37 adet su deposu.

II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesine kadar "Hamidiye Hicaz Demiryolu" olarak anılan ve 18 Ocak 1909'dan itibaren de sadece " Hicaz Demiryolu" olarak bilinen hat, yapılan şube hatları ile beraber 1918'de 1.900 km'yi aşmıştır.

1910'da trenlerle taşınan sivil yolcu sayısı 169.448, 1913'te 232.563 olarak gerçekleşti. 1908'den 1913'e kadar toplam 968.000 sivil yolcu taşndı.Senede ortalama 16.000 hacı Hicaz Demiryolu'nu kullanmaktaydı. Yapılan hesaplara göre İstanbul'dan Mekke'ye demiryolu ile ulaşım 120 saatte gerçekleşebilecekti.2 lira olan Şam-Medine arası hac yolculğu yaklaşık 72 saatte gerçekleşiyordu.Demiryolu, sebze, meyve, tuz, pirinçimeşrubat,tütüniunikömür gibi ticari eşya ile hayvan nakliyatı için de önemli bir ulaşım vasıtasıydı.1910'da yaklaşık 66 bin ton, 1913'te 112 bin ton ticari eşya nakledildi.Aynı yıllarda taşınan hayvan sayısı ise 1910'da 2788 ve 1913'de 6477 olarak gerçekleşti. 1910 yılında 367.890 lira gelir, 71.167 lira kar, 1913 yılında ise 329.647 lira gelir, 78.619 lira kar elde edildi.

Medine Komutanı Fahrettin Paşa'nın, Mondros Mütarkesi'nin 16. maddesi gereğince 7 Ocak 1919'da imzaladığı Şartname gereği Medine'yi teslim ve tahliye etmesi ile birlikte Hicaz Demiryolu üzerindeki Osmanlı hakimiyeti de sona erdi. Medine'de bulunan Kukaddes Emanetler ile binlerce sivil halkın kurtarılması Hicaz Demiryolu sayesinde oldu.

Hicaz Demiryolu'nun 100. yılında, bu dev projeyi hayata geçiren Sultan Abdülhamit Han'ı bütün işçi ve mühendislerimizi, kıt imkanlarına rapmen bağışlarıyla katkı sağlayanları, hattın korunması ve güvenliğini sağlayan kahraman askerlerimizi hayırla yad ediyoruz...






Zerka-Amman arasında demiryolu yapım çalışmaları 1903




Kudüs Tren istasyon açılış töreni



Amman tren istasyonu 1906 // Midevvere tren istasyonu 1906



Hayfa tren istasyonu. Hicaz Demiryolu gelene kadar küçük bir kasaba olan Hayfa, bu sayede bölgenin önemli bir ticaret ve ulaşım merkezi haline geldi



Eskişehir Tren istasyonu 1897



Konya tren istasyonu 1897






Hayfa tren istasyonunun dua ile açılış töreni 1905



1900 lü yılların başında Kudüs-Yafa hattı üzerinde bulunan Day'ra Şah geçidi



1 Eylül 1908'de resmen faaliyete gçen Hicaz Demiryolu, bu zor coğrafyada on yıl kadar hizmet verdi. Medine'ye ulaşan son tren 26 Mart 1918'de Şam'dan kalkan posta treniydi. Medine'den kuzeye sevk edilen son tren ise Tebuk'ten yukarı geçemedi.



Hicaz Demiryolu'na inşaat malzemesi taşıyan katar 1905



Toros Dağlarında halen hizmet veren Varda köprüsü 1998



Adana tren istasyonu 1998



1900 lü yılların başlarında Bilecik Pekdemir köprüsü üzerinde buharlı lokomotif



Yarmuk vadisi üzerindeki 13. taş köprü 1998



Osmanlı işletme memurlarını taşıyan hususi tren 1905



Yarmuk vadisinde demir köprü ve tren 1903



Tarihi Cesim köprüsü 1998



Amman -Maan hattındaki Cesim köprüsü 1903



1900 lü yılların başlarında Yarmuk nehri üzerindeki 7. köprü. Hicaz Demiryolu güzergahında bitirilen bu ilk köprünün fotoğrafı Kazım Paşa tarafından İstanbul'a gönderilmiş ve bu başarıdan dolayı, Sultan Abdülhamid II, Meissner Paşa'yı altın madalya ile ödüllendirmiştir.



Beyrut tren istasyonu 1895



Hayfa tren istasyonunda inşa edilen Sütun-i Ali 1905  //  Hayfa tren istasyonunda bulunan Sütun-i Ali üzerinde Hicaz DEmiryolunu temsil eden logo 1998  Sütun-i Ali üzerindeki metin: Bismillahirrahmanirrahim, Peygamberin Halifesi ve Mü'minlerin Emiri, iki Kıt'anın Sultanı ve İki Okyanusun Hanı, Sultanlar Sultanı,Büyük Fatih Sultan Abdülmecid'in Oğlu Abdülhamid Han - Allah O'nun saltanatını korusun ve ömrünü uzun etsin - Şam'dan başlayan bir demiryolu inşaasını emretti ki böylece Muhammed Ümmeti, Allah'ın Evini ve Ravza-i Mutahhara'yı ziyaret edebilsinler. Ve yine Hayfa'dan Hamidiye Hicaz Hattı'na birleştirilmek üzere bir hattın döşenmesini emretti. Böylece Hacc farizasını yerine getirecek ve Ravza-i Mutahhara'yı ziyaret edecek her müslüman ellerini semaya açarak, Sultanın büyük hilafeti için Allah'a dua etsin, 1319 ( 1905 miladi)



Hayfa tren istasyonu ve Hattı Ali iskelesi 1905



Alman mühendis Meissner (soldan beşinci) Şam yakınlarında demiryolu yapım çalışmalarına nezaret ederken 1901



1900 lü yılların başlarında Şam istasyonunun eşya ve su deposından genel görünüşü



Günümüze kalıntıları ulaşabilen, Dahr ül Beydar Dağlarındaki Murad Han viyadüğü 1895 ( Lübnan )



Dahr ül Beydar Dağlarında dişli fren raylar sayesinde yokuş tırmanan tren 1895



Şam'dan Dera'ya giden, halen hizmette olan Hicaz Treni 1998



Der'a tren istasyonu 1903



el-Muazzam tren istasyonu resmi açılış töreni 1909


Hayfa limanında, Hicaz Demiryolu için alınan lokomotiflerin gemiden indirilmesi



Tebük tren istasyonu 1909



Rayak tren istasyonu ve atölyesi 1998



1900 lü yılların başlarında altı kemerli altıncaı Yarmuk köprüsü



1900 lü yılların başlarında Hicaz DEmiryolu yapım çalışmaları




Hicaz Demiryolundaki lokomotifleri kullanacak makinistler başlarda Osmanlı Bahriyesinden temin ediliyordu. Gemiciler makinist olarak çalışmalarının yanı sıra Beyrut ve Hayfa limanlarına gelen demiryolu malzeme ve araçlarının nakliyatında çalışıyordu.



Şam-Der'a hattı üzerindeki Mahacce istasyonu ve orjinal Hicaz Treni 1998








Çevrimdışı Osman Yalçınkaya

  • Osman Yalç?nkaya
  • Forum Üyesi
  • Yer: istanbul - Suadiye
  • Yaş: 35
  • İleti: 172
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #3 : Eylül 07, 2008, 22:35:12 »




Yarmu vadisi üerindeki ondördüncü demir köprü



Cesim köprüsü girişindeki yarma



Medine tren istasyonunda Osmanlı devlet adamları, Muhafız Alayı ve halkın katılımıyla gerçekleştirilen açılış töreni 1 Eylül 1908



Halep Tren İstasyonu 1998



Hattın teknik işlerinden sorumlu Alman mühendis Meissner Paşa ( ön sıra, soldan dördüncü) beraberindeki mühendis ve bürokratlar ile Hayfa Der'a kısmında yer alan, Bi'rüsseba'ya ulaşan ilk trenin önünde çektirdikleri fotoğraf



Hicaz Demiryolu Şam istasyonu arka cephesi 1998



Osmanlıca "Hicaz Demiryolu" 1324 (1908) yazan orjinal pirinç levha



İngilizler, Arabistan'daki Osmanlı askeri varlığını sona erdirmek için Hicaz Demiryolunu hedef seçmişlerdi. Bedevilerin sabotaj ve saldırıları İngiliz casus Lawrance tarafından organize edili. Böylece yardımdan yoksun kalan Osmanlı askerleri teslim olmak zorunda kaldı.



I. Dünya Savaşı sonunda Medine'deki Osmanlı birliklerinin komutanı Fahreddin Paşa, destanlaşan müdaafaasının ardından bugün Topkapı sarayında bulunan kutsal emanetleri ve yaklaşık 40 bin kişilik sivil halkı başarılı bir şekilde Medine'den Hicaz Demiryolu hattı ile tahliye etti //  İngiliz ajanı Lawrance'in Hicaz Demiryolunun tahrip edilmesinde rolü büyüktür.Demiryolunun tahribi sonucu bölgeye asker ve mühimmat sevk edilemeyince asillerin bölgedeki hakimiyeti kolaylaştı.



Sultan II. Abdülhamid, 1 Mayıs 1900'd çıkardığı irade ile Hicaz Demiryolu inşaatını başlatmış ve şahsi bütçesinden50.000 lira bağışlamıştı. Demiryolu inşaatı süresince, projeyi bizzat Sultan'ın kendisi takip etti. Padişahın talimatıyla inşaat aşamaları fotoğraflanarak Yıldız Sarayı'na gönderiliyordu. Fotoğrafta Yıldız Camii ve Sarayı'nın 1900'lü yılların başlarında görünüşü yer almaktadır.






Alman Maffei Lokomotif Fabrikasında Hicaz Demiryolu için yapılan 1911 model ve 3115 tipi bir lokomotif



1913 yılında Alman Krauss Fabrikasında Hicaz Demiryolu için yapılan 11 numaralı ve 2-8-0 4905/03 model lokomotif



Hicaz Demiryolu haritası



Hicaz Demiryolu madalyonu "Hamidiye Hicaz Demiryolu'na hizmet eden hamiyetmedana mahsus madalyadır"



Deve kervanları ile 40 günde aşılan Şam-Medine arası, trenle 3 güne indi. Asıl önemlisi demiryolu sayesinde hacılar Şam-Medine arasında Bedevi saldırılarından kurtuldu. //  Hicaz Treni ile hacca giden ilk hacı adayları üstü açık vagonlarda seyahat ediyorlardı. Yolcuların güneş ve kurumdan korunmak için açık vagonlarda çadır kurmalarına izin veriliyordu.









Hicaz Demiryolu yolculuk süresini kısalttığı gibi kervanlarla seyahata göre konfor da sunuyordu.







Şam'ın merkezinde bulunan " Hicaz Demiryolu ve Telgraf Hattı Abidesi" 1988



Suriye'nin başkenti Şam'ın Merce meydanındaki "Hicaz Demiryolu Telgraf Hattı Abidesi" Abidedeki sütun üzerinde Yıldız Camii maketi yer almaktadır.



Yakından Abide



Medine Tren İstasyonu, ek tesisleri ( inşaat halinde)



Kisve bölgesinde demiryolu yapım çalışmaları 1903



Hicaz Demiryolu Medine Tren İstasyonu 2006



Medine tren istasyonu bakım atölyesi 1998



Medine tren istasyonu ve Hamidiye Camii önünde düzenlenen 1 Eylül 1908 tarihindeki açılış töreni



Medine tren istasyonu ve Hamidiye Camiii 2006



Arabistan'daki Ebu Taka istasyonunun güneyinde kumlarla örtülü demiryou ve yanıbaşında uzayıp giden telgraf hattı



Hicaz Demiryolu Şam İstasyonu ( Binanın önünde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2006 yılında açmış olduğu "Hicaz Demiryolu Sergisi" yer alıyor)



Medayin-i Salih Tren istasyonu ve bakım atölyesi 1998



Hicaz Demiryolu, I. Dünya Savaşı sonuna kadar yoğun bir şekilde askeri amaçlarla da kullanıldı. 1917'de Osmanlı askerlerini taşıyan askerler



Maan hattında demiryolu yapım çalışmaları 1903



Mediyan-i Salih istasyonu bakım atölyesi'nin içi ve orjinal Hicaz lpokomotifi 1998



el-Bedayi tren istasyonu ve su kulesi 1998







Şam'ın merkezinde bulunan Hicaz Demiryolu Telgr Hattı Abidesinin kitabesi, 2006. " Emiril mü'minin Halifei Resuul-ü Rabbi'l Alemin Şevketli Mehabetli Sultan ibn Sultan Sultanu'l Gazi Abdülhamid Han-ı Sani Efendimiz Hazretlerinin Hicaz Hattı Mübarekesine temdidini emir ferman buyurdukları telgraf hattının hatıra-ı fahiresidir.



el-Samra tren istasyonu

Çevrimdışı tutunsatar

  • Alper Tütünsatar
  • Forum Üyesi
  • Yer: Isparta
  • Yaş: 43
  • İleti: 47
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #4 : Eylül 07, 2008, 22:53:27 »
Beklettiğine değdi Osman :)
Teşekkürler eline sağlık

Çevrimdışı Ferda

  • Ferda Genç
  • Kurul Üyesi
  • Forum Üyesi
  • Yer: ?stanbul
  • Yaş: 64
  • İleti: 1630
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #5 : Eylül 07, 2008, 22:55:22 »
Sevgili Osman,
Resimler olağanüstü, bilgiler muhteşem.1895 yılında şarkta raylarda dişli sistemin kullanılmasına şaşırdım.Paylaşım için teşekkürler.
Ferda...
İYİ YAPILMIŞ BİR İŞİN ÖDÜLÜ, ONU YAPMIŞ OLMAKTIR.

Çevrimdışı ihsan

  • Ihsan Günder
  • Kurul Üyesi
  • Forum Üyesi
  • Yer: istanbul
  • Yaş: 70
  • İleti: 987
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #6 : Eylül 07, 2008, 23:18:15 »
Osman bey Merhaba
Ben bu sergiye gidemedim yanlız burada yayınladığınızda gözlerim yaşardı
Rahmetli dedem(İhsan Günder)1. dünya harbinde iki yıl ingiliz esaretinden sonra Fahrettin paşa tarafından Trenle adanaya getirilmiş
Daha sonra Kurtuluş Savaşı ve Kuvva-yı Milliye çok zor şartlarda 10 yıldan fazla süren ve hiçbirşey beklemeden yapılan askerlik
SYGLR

Çevrimdışı İlyas Şıklar

  • ?lyas ??klar
  • Kurul Üyesi
  • Forum Üyesi
  • Yer: Eskişehir
  • Yaş: 62
  • İleti: 851
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #7 : Eylül 08, 2008, 00:33:06 »
Osman Bey, gezme olanağı yakalayamadığımız bu sergiden aktardığınız görüntüler ve bilgiler için teşekkür ediyorum. Sevgi ve saygılarımla... İlyas Şıklar

Çevrimdışı MEHMET erdoğan

  • MEHMET erdoğan
  • Kulüp Üyesi
  • Forum Üyesi
  • Yer: erzurum
  • Yaş: 50
  • İleti: 708
  • Mehmet erdoğan
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #8 : Eylül 08, 2008, 08:57:48 »
osman bey böylesine güzel bir tarihi bizlerle paylaştığın için teşekkür ediyorum.

Çevrimdışı Teoman Kardaşlar

  • Teoman Kardaşlar
  • Kurul Üyesi
  • Forum Üyesi
  • Yer: izmir
  • Yaş: 65
  • İleti: 2458
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #9 : Eylül 08, 2008, 09:21:45 »





Osman bey,
Demiryolu tarihimizde önemli yer tutan; Hicaz Demiryolu hakkından bilgi aktarımınızdan ve Hicaz Demiryolu 100. Yıl Fotoğraf Sergisi’ni  modeltrenciler forumumuzda bizlere izlettirmenizden dolayı çok teşekkürler.

Saygılar, sevgiler.
Teoman Kardaşlar

Çevrimdışı uzay

  • Forum Üyesi
  • İleti: 1127
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #10 : Eylül 08, 2008, 11:13:07 »
çok teşekkürler
çok yaralı bir paylaşım oldu.

Çevrimdışı Osman Yalçınkaya

  • Osman Yalç?nkaya
  • Forum Üyesi
  • Yer: istanbul - Suadiye
  • Yaş: 35
  • İleti: 172
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #11 : Eylül 08, 2008, 15:21:52 »
İlginiz için teşekkür ederim, umarım faydalı olmuştur.

Bugün fotoğraflar üzerine biraz bilgi edinip paylaşabilmek amacıyla, internette bilgi edinmek için başvurduğum ilk kaynak olan ekşi sözlüğe girip "hicaz demiryolu" şeklinde arama yaptığımda tatmin edici bir yazı buldum. Altında Doç. Dr. Said Öztürk imzası görünce bu ismi aradım. Osmanlı devletinin sosyo-ekonomik yapısı üzerine çalışmalarda bulunan Said Öztürk www.osmanli.org.tr sitesinin de yazarlar listesindeydi ve ekşi sözlük teki yazı bu siteden alınmıştı. (yazı ekşi sözlükten herhangi birinin kendi yazısı değil, Doç. Dr. Said Öztürk'ün çalışmasıdır.)

Hicaz Demiryolu hakkında tatmin edici olduğunu düşündüğüm bu yazıyı aktarıyorum,biraz uzun ama umarım sıkmış olmam. İlginize..



   Osmanlı Devleti, modern teknolojinin ülkeye adaptasyonu konusunda oldukça duyarlı davranmıştır. Mesela, telgraf gibi iletişim teknolojisinin, batıda kullanılmaya başlanmasından kısa bir süre sonra Osmanlı ülkesine intikal ettirildiği görülür. Telgraf 1832’de batıda, 1853 yılında Osmanlı’da kullanılmaya başlar. Osmanlı Devleti’nde demiryolu inşasına dair ilk teklifler de, demiryollarının batıda kullanılmaya başlanmasının hemen akabine rastlar. İlk olarak, İngiliz subay Francis Chesney’in 1830’lu yıllardaki Akdeniz’i Basra körfezine kısmen demir yolu kısmen nehir yolu ile bağlama projesi gelir.

Demiryollarının Osmanlı ülkesinde inşaası fikri, Osmanlı ve batı ülkeleri açısından farklı kaygılar üzerine bina ediliyordu. Demiryolları Osmanlı açısından, devletin nüfuzunun ülkenin en ücra köşesine ulaştırılması, ülke güvenliğinin sağlanmasında önemli rol üstlenmesi, ülke kalkınmasına katkıda bulunması, yeni toprakların üretime açılması ve ürün çeşidinin artması, ülkede pazar bütünleşmesini ve daha etkin vergi tahsilini mümkün kılması noktasında önem arzediyordu. Batı ülkeleri içerisinde özellikle İngiltere açısından bakıldığında, sanayi inkılabını önde gerçekleştiren İngiltere’nin ürünlerine kıta Avrupası ülkelerinin giriş yasağı koyması üzerine, İngiltere başka pazarlara yönelme durumunda kalmış, demiryolu sayesinde İngiltere hem kendi ürünlerine yeni pazarlar bulmuş olacak, hem de buraların hammadde kaynaklarından azami ölçüde faydalanması mümkün olacaktı. Diğer batı ülkeleri açısından da benzer kaygılar taşınıyordu.

Hicaz Demiryolu fikrinin oluşumu

Hicaz bölgesine demir yolu yapımına ilişkin yerli ve yabancılara ait olmak üzere pek çok teklif bulunuyordu. 1864’de Alman asıllı Amerikalı mühendis Dr. Charles F. Zimpel’in, Kızıldeniz ile Şam’ı birleştirecek demiryolu projesi, iki temel gerekçe ileri sürülerek reddedildi; biri hattın geçeceği güzergahtaki Arap kabilelerin tepkileri, diğeri demiryolunun tahmini maliyetinin yüksekliği idi. 1872’de Alman mühendis Wilhelm von Pressel’in Osmanlı Asyası’na yönelik demir yolu projesinde, özellikle Hicaz’ın askeri kontrolü açısından önemli kolaylıklar sağlayacağı öne sürülüyordu. Bu meyanda 1874 yılında Osmanlı ordusunda görevli binbaşı Ahmed Reşid’in, 1878 yılında Elphinstone Dalrmple adlı bir İngiliz’in teklifleri bulunuyordu.

Hicaz bölgesine demir yolu inşaasına yönelik mufassal bir layiha 1880’de Nafia nazırı Hasan Fehmi Paşa tarafından tanzim edildi. Hasan Fehmi Paşa’nın layihası ülke kalkınmasına yönelik genel bir projeydi. Bu konuda diğer bir isim Hicaz Vali ve Kumandanı Osman Nuri Paşa idi. Osman Nuri Paşa 1884’de bir ıslahat layihası kaleme almıştı. 1892’de tekrar bir layiha daha sunmuştu. 1890’da yapılan diğer bir teklif ise Dr. Kaymakam Şâkire ait idi.

Hicaz bölgesine demir yolu yapımıyla ilgili sunulan en mufassal teklif ise, Ahmet İzzet Efendi’nin idi. Ahmet İzzet Efendi Cidde Evkaf Müdürü iken 1892 Şubatı’nda Bahriye Nezareti aracılığıyla takdim ettiği layihada Hicaz’a yapılacak demiryolunun önemi üzerinde duruyordu. Ahmet İzzet Efendi Hicaz bölgesinin geri kalmışlığı üzerinde tahlillerde bulunuyor, bölgenin güvenliğine değiniyordu. Ahmet İzzet Efendi Hicaz bölgesi başta olmak üzere Arap yarımadası için yeni bir tehlikenin baş gösterdiğine ve sömürgeci emeller taşıyan ülkelerin faaliyetlerine dikkat çekiyordu. Özellikle Süveyş kanalının açılmasıyla Arap yarımadası Avrupalıların ilgi ve müdahale alanına girmiş, dış tehdit ve saldırılara açık hale gelmişti.

Ahmet İzzet Efendi layihasında, kutsal topraklara denizden yapılacak bir müdahale karşısında ancak karadan bir savunmanın mümkün olduğunu, bunun için de Şam veya başka bir münasip yerden Hicaz’a bir şimendifer hattının yapılması gerektiğini söylüyordu. Layihada özellikle Müslümanların kıblesi ve Peygamberimizin kabrinin bulunduğu kutsal toprakların her türlü tasalluttan korunmasının bu hattın yapılması ile mümkün olacağı belirtiliyordu. Diğer taraftan hac yolunun güvenliğinin sağlanması ile daha fazla hacı ve ziyaretçinin geleceği ve bölge ekonomisine katkıda bulunacağı da vurgulanıyordu. Ahmet İzzet Efendi’ye göre, demiryolu hattının sağlayacağı askeri üstünlük ve kolaylıklar sayesinde Hicaz bölgesi kontrol altına alınacak ve Osmanlı Devleti’nin Arabistan’da ki siyasi konumu güçlenecekti. İnşa edilecek demir yolu ile nakliyat ve ulaşım imkanları artacağından bölgenin kalkınmasında olumlu katkıları olacaktı.

Ahmet İzzet Efendi’nin layihası 19 Şubat 1892’de II. Abdulhamid’e sunuldu. Padişah layihayı tedkik etmek ve görüşlerini almak üzere Erkân-ı Harbiye Feriki Mehmed Şâkir Paşa’ya gönderdi. Mehmed Şâkir Paşa, konunun teknik detayları ile birlikte demiryolunun iktisadi ehemmiyeti ve Osmanlı’nın bölgede siyasi hakimiyetinin pekişeceği üzerinde duruyordu.

Mısır Fevkalâde Komiseri Ahmet Muhtar Paşa 1897 tarihinde II. Abdulhamide sunduğu arizada, İngilizlerin faaliyetlerine dikkat çekiyor, Hicaz ve Yemen sahillerinin karşısında yer alan Afrika kıyıları ile iç kısımlardaki bazı noktaların gelecekte işgal tehlikesine maruz kalacağını belirtiyordu. Yine Sevakin limanının İngilizlerin eline geçmesi, kutsal toprakların bir dış gücün tehdid ve etki alanına girmesi demekti. Paşa’ya göre İngilizler nezdinde diplomatik girişimlerin yapılması ve Konya’dan Şam’a, Şam’dan Süveyş kanalına uzanan bir demir yolu hattının döşenmesi gerekmektedir. Demir yolu hattı ile Osmanlı Devleti’nin hilafeti koruma gücünün artacağına ve pek çok faydanın daha temin edileceğine değinmektedir.

1897 yılında Hindistanlı Müslüman gazeteci Muhammed İnşaallah’ın, yapımını Osmanlı devleti’nin gerçekleştireceği ve finansmanının tüm dünya Müslümanlarınca karşılanacağı bir Şam-Medine-Mekke demir yolu fikri vardı. Bu demir yolu Yemen’e kadar uzanacaktı. Muhammed İnşaallah bu projenin gerçekleşmesi için İslami gazeteler vasıtasıyla yoğun bir propagandaya girişmişti. Muhtemelen bu propagandanın da etkisiyle Hicaz Demiryolu meselesi Osmanlı vükela meclisinde müzakere edilmişti.



Sultan II. Abdulhamid ne düşünüyordu?

Sultan Abdulhamid, Osmanlı topraklarında demir yolu yapımını askeri ve stratejik açıdan zaruri görüyor, savaş veya her hangi iç karışıklık esnasında kolay bir seferberlik imkanı elde edileceğini düşünüyordu. 93 harbinde İstanbul-Filibe demiryolunun asker sevkinde ne derece önem arzettiği görülmüştü. Sırb ve Karadağ savaşlarında demiryolu hatlarının bulunmaması yüzünden karşılaşılan sıkıntılar üzerine yapımını emrettiği Selanik-İstanbul, Manastır-Selanik hatlarının 1897 Osmanlı-Yunan harbinde sağladığı kolaylıklar demir yolu inşaası fikrini güçlendiriyordu. Ayrıca Sultan, demiryolunun iktisadi ve politik faydalarını da göz ardı etmiyordu.

Sultan Abdulhamid’in nazarında Arabistan yarımadasının ayrı bir yeri vardı. Dünya müslümanlarının kutsal şehirleri olan Mekke ve Medine’nin burada bulunması ve Abdulhamid’in aynı zamanda İslam halifesi olması bölgeye ilgiyi artırıyordu. Padişahın ve Osmanlı Devleti’nin İslam alemindeki nüfuz ve liderlik vasfının sürebilmesi, bu ilginin sadece teorik planda kalmayıp, pratikde de görülmesiyle mümkündü. Ayrıca Arabistan, 19. yüzyılda iyice güçlenen Avrupa emperyalizminin yeni bir hedefi ve ilgi alanı olmuştu. Yine kendi başlarına buyruk bedevi liderleri de hesaba katmak gerekiyordu.

Bu şartlar karşısında yapılması gereken tek şey, müslümanların kıblesinin bulunduğu bu geniş toprakları her ne pahasına olursa olsun iç ve dış tehlikelere karşı muhafaza etmekti. Bu sebeble II. Abdulhamid, Arabistan’ın siyasi geleceği açısından taşıdığı önemi bildiğinden kendisine sunulan demir yolu projelerini titizlikle değerlendiriyordu. İhtisas sahiplerinin ve devlet erkanının çoğunun mevcud mali ve teknik imkanlarla böyle büyük bir yatırımın başarılamayacağına dair olumsuz kanaatlarına rağmen, “Cenab-ı Hakkın avn u inayeti ve Resul-i Ekrem SAV Efendimiz Hazretleri’nin imdad-ı ruhaniyetine müsteniden hatt-ı mezkûrun inşaası içün” emir verecektir.



Hicaz demiryollarının inşaa sebebleri net bir şekilde şöyle sırlanabilir;



1- Dini sebebler; Osmanlı tarihi İslam tarihinin önemli bir devresini teşkil eder. Osmanlı devleti de, tarihi İslam devletler topluluğunun önemli bir üyesidir. Dolayısıyla Osmanlı’da dinin özel bir yeri vardır. Güçlü bir devlete ve güçlü bir sultanın varlığı da bunun için önem arzeder. Tebanın can ve mal güvenliğinin yanı sıra din güvenliğinin de sağlanması gereklidir.

Dinin koruyuculuğu misyonu Osmanlı’da oldukça ön planda görülüyordu. Seferlere çıkılırken teorik gerekçe dinin muhafazası ve din gayreti üzerine tesis ediliyordu. Portekizliler Hindistanı işgal ettikleri zaman buranın küffar elinden istihlası için Osmanlı donanmasının Süveyş’e açılabilmesini mümkün kılacak Süveyş kanalı projesinin ön gerekçesinde Hindistan’dan Haremeyn-i Şerifeyn’i ziyarete gelecek Müslümanların yollarının kesilmesi ve dahası müslümanların kafirlerin taht-ı hükümetinde olmalarının reva görülemeyeceği idi.

Hicaz demir yollarına atfedilen önem de buradan kaynaklanıyordu. Dinin önemli beldelerinin muhafazası, burada yaşayan halkın emnu eman içinde yaşaması, refah seviyelerinin yükselmesi, hac yolunun güvenliği ve hac yolculuğunun kolaylaştırılması, devletin gücünün buralara daha etkin bir şekilde ulaşması gibi sebebler Hicaz demir yollarını önemli kılıyordu.

Hicaz Demiryolu’nun inşaa amacı, kamu oyuna haccın kolaylaştırılması olarak açıklanmıştı. Aylar süren hac yolculuğu dikkate alındığında Hicaz Demiryolu’nun müslümanlar için taşıdığı önem daha iyi anlaşılır. Mesela Şam’dan Hac için yola çıkan bir kişi yaklaşık 40 günde Medine’ye, 50 günde Mekke’ye ulaşıyordu. Bu uzun yolculuk esnasında karşılaşılan bulaşıcı hastalıklar, su sıkıntısı, zaman zaman bedevi saldırıları ile seyahat masrafları hac yolculuğunun zorluklarını bir kat daha artırıyordu. Hicaz Demiryolu bu uzun ve meşakkatli hac yolculuğunu gidiş-dönüş 8 güne indirecekti. Buna 10 günlük ibadet süresi de ilave edildiğinde hac farizası 18 gün içinde yapılmış olacaktı. Ayrıca hac yolculuğuna ayrılan masraflar azalarak daha fazla müslümanın hac farizasını yerine getirmesi mümkün olacaktı. Yine Hicaz Demiryolu bir şube hattı ile Cidde’ye bağlanarak deniz yolu ile dünyanın değişik ülkelerinden kutsal topraklara gelen diğer hacıların Mekke ve Medine’ye taşınmaları sağlanacaktı.

Hicaz Demiryolu’nun hac yolculuğunu kolaylaştırarak, hacca geliş sayısını artıracak olması II. Abdulhamid’in İslam dünyasındaki prestijini kuvvetlendirecek, tüm müslümanların II. Abdulhamid’in şahsında Osmanlı hilafetine bağlılığı artacak, müslümanların kardeşlik bağları kuvvetlenecek idi.



2- Askeri ve siyasi sebebler; Hicaz Demiryolu inşaasının diğer önemli bir sebebi askeri ve siyasi idi. Osmanlı Devleti bölgede güçlü olmak zorunda idi. Zira kutsal topraklarda devletin etkinliğinin azalması ile devletin müslümanlar nezdinde itibar ve güveni derinden sarsılacaktı. Sultan II.Abdulhamid’e sunulan rapor ve layihalarda bu husus açıkça belirtiliyordu.

Arabistan, 19. yüzyılda Avrupalı devletlerin bilhassa İngiltere’nin ilgi odağı haline gelmiş idi. İngilizler bölgeye nüfuz edebilmek için türlü yollara başvuruyor, nüfuzlu mahalli liderler ve eşraf ile, Mekke şerifleri ve bedevi aşiretleri ile temas kuruyordu. Bu temaslar İngiltere’nin bölge ile ilgili uzun vadeli bir planının eseriydi. İngilizler bir taraftan Yemen ve Hicaz sahillerinde urbana silah satıyor, diğer taraftan Hicaz bölgesine doktor, öğretmen veya mühendis kisvesi ile gönderdikleri misyonerlerle Hristiyanlık propagandası yapıyorlar, Osmanlı hilafetinin meşru olmadığına dair broşürler dağıtıyorlardı. Osmanlı halifelerinin aleyhinde yazılar neşredip, Mekke şeriflerinin hilafet makamının gerçek sahipleri oldukları şeklinde yayın yapan gazete ve dergiler İngilizlerden destek görüyordu.

İngilizler’in Süveyş kanalının kontrolünü ele geçirdiken sonra Kızıldeniz ve Aden körfezinde başka bir devletin üstünlük kurmasına müsaade etmeyeceklerini belli etmeleri, Kıbrıs’a yerleşmeleri, ardından Mısır, Somali, Sudan ve Uganda’yı işgal etmeleri, daha önce 1839 başlarında Aden’i ele geçirerek Yemen’e ayak basmaları, başta Yemen ve Hicaz olmak üzere Arabistan yarımadasının geleceği açısından birer tehlike oluşturuyordu.

İngilizler, Yemenlileri Osmanlılar aleyhine çevirebilmek için bölgeye ajanlar gönderiyor, Yemenlileri silah ve para ile destekliyor idi. Her yolu deneyerek Yemen’de kendi nüfuzları altında bir “hükümet-i mümtâze” teşkilini, daha sonra da planlarını Hicaz kıtasında gerçekleştirmeyi amaçlıyorlardı.

Aynı yayılmacı faaliyetler Basra ve civarında da yürütülüyordu. Orta Arabistan’da hakimiyet mücadelesi veren İbn Suud hanedanı başta olmak üzere bir çok kabile şeyhi İngilizlerden destek görüyordu. İngiltere Necd bölgesinde kuvvetli bir Osmanlı hakimiyeti yerine bir Vehhâbi iktidarının kurulmasını tercih ediyordu.

Sultan II. Abdulhamid, başta İngiltere olmak üzere Avrupa devletlerinin Osmanlı topraklarındaki yayılmacı girişimlerine karşı İslam Birliği siyaseti ile direnmeye çalışıyordu. Bu maksatla müslüman nüfusun yaşadığı çeşitli yerlere din alimleri ve özel temsilciler gönderiyordu. Çin, Japonya, Malezya, Hindistan, Mısır, Fas, Tunus, Buhara ve Kafkaslarda faaliyet gösteren temsilciler var idi. İslam Birliği siyaseti içerisinde tarikatların ayrı bir yeri vardı. Seyyid, şeyh ve derviş gibi tarikat mensuplarına önemli görevler veriliyordu. Mesela; Buharalı Şeyh Süleyman’a Rusya müslümanları ile halife arasında bir köprü vazifesi gördürülmüş idi. Aynı şekilde Asya içlerine seyyidler, dervişler de İslam siyasetinin birer propagandacısı olarak çalışıyorlar idi.

II. Abdulhamid aynı siyaseti Arap yarımadası’nda da uygulayacak idi. Zira kutsal mekanların bulunduğu bu bölge, padişahın gözünde her hangi bir eyaletten daha önemliydi. Saltanatı süresince müslümanlığa eski gücünü ve ihtişamını kazandırmayı hedef edinen bir sultan ve İslam aleminin halifesi için bölgenin değeri tartışılamazdı. Arabistan’a hakim olamayan bir halifenin nüfuzu da ortadan kalkacak idi. Bunun farkında olan Sultan II. Abdulhamid, Arap yarımadasının muhtelif yerlerinde yaşayan mahalli liderler ve kişilerle samimi dostluklar kurmaya yönelmiş ve bu konuda bazı başarılar da elde etmiştir.

Ancak, Avrupalı devletler karşısında daha müşahhas tedbirler alınması gerekiyordu. Zira, Hicaz bölgesi ve Kızıldeniz sahillerinin kesinlikle kaybedilmemesi için etkili savunma önlemlerinin alınması lazımdı. Hicaz ve çevresini elde tutma, Süveyş kanalını İngilizler’in kontrol altına almasından sonra bir kere daha önem arzediyordu. Bu kanal İngilizler’e bölgeyi denetleme imkanı sunuyordu. Öyle ki Osmanlı’nın Hicaz ve Yemen’e asker sevki bile Süveyş kanalı ile gerçekleşiyordu. Her hangi bir durumda Süveyş kanalının kapatılması halinde Osmanlı’nın Hicaz ve Yemen ile olan irtibatı kesiliyordu. Hicaz hattı tamamlandığında Süveyş kanalına bu anlamda ihtiyaç da ortadan kalkacak, İstanbul, Mekke ve Medine’ye raylarla bağlanmış olacaktı.

Hattın inşası dışardan gelecek saldırılara karşı önemli bir fonksiyona sahip olduğu gibi, bölgede iç isyan ve karışıklıkların kısa zamanda önlenmesinde de önemli askeri bir görevi yerine getirecek, Hicaz’ın bütünüyle kontrol altına alınmasına yardım edecekti.

Konsolos raporlarına bakılırsa 20. yüzyılın başlarında Hicaz ve Yemen’deki büyük merkezler dışında Osmanlı hakimiyeti oldukça zayıflamıştı. Hicaz hattı asker ve malzeme sevkini kolaylaştıracağından bölgede Osmanlı aleyhine bozulan kuvvet dengelerini değiştirip, mahalli güçlerin etkisini kıracak, siyasi ve askeri otoriteyi güçlendirecekti. Böylece merkezin, uzak vilayetleri etkili bir şekilde denetleme imkanı artacaktı. Osmanlı hakimiyeti bu hat sayesinde Orta Arabistan’a kadar götürülebilecekti.

Diğer taraftan İngiltere’nin hac yolunun emniyetsiz olduğu şeklindeki menfi propagandası da önlenmiş olacaktı. Hicaz hattı Osmanlılar’a ve Müslümanlara bir moral kaynağı olacak idi.



3- İktisadi sebebler; Hicaz hattının bölgenin iktisadî kalkınmasında önemli bir işlevi olacaktı. Hattın geçtiği yerlerin tabi kaynaklarının ekonomiye kazandırılması mümkün hale gelecek idi. Süveyş kanalından yapılan askeri sevkiyatın Hicaz hattına kaydırılması durumunda önemli ölçüde tasarruf sağlanacağı hesap ediliyordu. Ayrıca hattın inşası halinde uzun vadede Suriye bölgesi ile Hicaz’ın iktisadi kalkınmasına, ticari sirkülasyonun artmasına sebeb olacağı tahminleri yapılıyordu. Hattın devreye girmesi ile büyük oranda artması beklenen hacı ve ziyaretçi sayısı, Mekke ve Medine’nin ticaret hacmini genişletecek idi. Hacıların bıraktığı paralar demir yolu işletmesi kadar Hicaz ahalisi için de önem arzediyordu.

Hattın inşası halinde zahire ve eşya naklinden önemli gelir sağlanacak idi. Hattın güzergahında bulunan yerlerde yaşayan halk için istihdam ve ticari imkanlar elde edilecek idi. Ayrıca Mekke-Medine arasındaki geniş topraklarda zirai üretim teşvik edilecek idi. Nakil vasıtalarının yetersizliği ve pahalılığı sebebiyle uzak pazarlara ulaştırılamayan ürünlerin demiryolunun getireceği ucuz ve hızlı nakil kolaylığı ile uzak pazarlara taşınması mümkün hale gelecek idi. Hat ileride bir şube hattıyla Kızıldeniz’e bağlandığında ticari ve ekonomik fonksiyonu daha da artacak idi. Bu tasarının gerçekleşmesi, Arabistan, Anadolu ve Hind ticaretinin Süveyş yolundan Hicaz Demiryolu’na çevrilmesi demekti.

Ayrıca Hicaz Demiryolu’nun Arabistan’da maden araştırmalarını kolaylaştıracağı, küçük ölçekli sanayi tesislerinin kurulmasına yol açacağı, hayvancılığı olumlu yönde etkileyeceği, yerleşimi özendireceği ve nüfusu artıracağı ileri sürülüyordu. Yine bedevilerin modern dünya ile ilişkilerinin artacağı düşünülüyordu.
« Son Düzenleme: Eylül 08, 2008, 15:25:30 Gönderen: Osman Yalçınkaya »

Çevrimdışı Osman Yalçınkaya

  • Osman Yalç?nkaya
  • Forum Üyesi
  • Yer: istanbul - Suadiye
  • Yaş: 35
  • İleti: 172
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #12 : Eylül 08, 2008, 15:22:51 »

Hicaz Demiryolu’nun kamuoyunda akisleri


İslam aleminde: Hicaz Demiryolu projesi kamuoyunda büyük yankılar uyandırmıştır, gerek Osmanlı gerekse bütün İslam aleminde büyük bir memnuniyet ve coşku ile karşılanmış, asrın en hayırlı bir yatırımı olarak telakki edilmiştir.

Dönemin gazeteleri hemen hemen her gün proje ile ilgili haber yayınlıyor, kamuoyunun dikkatlerini çekiyordu. Hicaz Demiryolu’nun önemi ve sağlayacağı maddi ve manevi faydalar anlatılıyordu. İkdam Gazetesi, 3 Mayıs 1900 tarihli nüshasında Hicaz Demiryolu’nu Peygamberimizin ruhunu memnun edecek bir eser olarak takdim ediyordu. Sabah gazetesi ise Hicaz Demiryolu’nun hac farizasını kolaylaştıracağını yazıyordu. Hicaz Demiryolu sayesinde hacı sayısı beş yüz binlere ulaşacaktı. Bu hat Müslümanlara şükür secdesi yaptıracak kadar değerli ve kutsal bir yatırımdı. Böylesine hayırlı bir proje bütün Müslümanlarca desteklenmeliydi. Sultan II. Abdulhamid bu kararından dolayı “Yaşa ey Padişah-ı âlîşân , şevket ve şânın olsun efzunter” şeklinde övgülere mazhardı.

Hicaz Demiryolu projesi bütün İslam dünyasında genel bir kabul görmüştür. Hint Müslümanları, Fas, Mısır, Rusya, Endonezya ve diğer pek çok yerde yaşayan Müslümanlar Hicaz Demiryolu’nun yapımına duydukları hoşnutluğu yapacakları yardımlarla göstereceklerdi. Mısır’da çıkan El-Raid el-Mısrî gazetesi, Hicaz Demiryolunun Müslüman dünyasının Süveyş Kanalı olduğunu yazıyordu.



Batı ülkelerinde: Hicaz Demiryolu projesi İslam dünyasında büyük etkiler yaparken, ilk başlarda Avrupa’da ciddiye alınmıyordu. Batılılara göre Osmanlılar’ın böylesine büyük bir projeyi gerçekleştirmeleri mümkün değildi. Onlara göre Osmanlıların bu proje için ne mali güçleri ne de teknik imkanları vardı. İngilizler, Osmanlıları hattı inşaa edecek kabiliyette görmüyorlardı. Onlara göre Osmanlıların gayesi bağış toplamaktı. Fransızlar da aynı düşüncede idiler; Hicaz Demiryolu’ndan gerçekleştirilemeyecek bir panislamik ütopya olarak söz ediliyordu.



Hicaz Demiryolu’nun finansmanı meselesi


Hicaz Demiryolu’nun toplam maliyeti ilk aşamada 4 milyon lira olarak tahmin ediliyordu. Bu meblağ, 1901 senesi Osmanlı devlet bütçesindeki toplam harcamaların %18’ini geçiyordu. Bütçeden ek bir ödenek ayırmak imkansızdı. Bu yıllarda dış borçların tediyesi sürüyor, ordu giderleri artıyor, 93 harbi dolayısıyla Rusya’ya savaş tazminatı ödeniyordu. Mali istikrarsızlık sebebiyle bütçe açık veriyor, kaynak sıkıntısı yüzünden memur maaşları düzenli olarak ödenemiyordu. Üstelik bu dev projeyi gerçekleştirecek bir sermaye birikimi de yoktu.

Bu durumda Hicaz Demiryolu projesini gerçekleştirmek için bütçenin dışında yeni finansman kaynakları bulmak gerekiyordu. Hicaz Demiryolu sadece Osmanlıların değil bütün Müslümanların müşterek eser ve gururu olacağından inşaatın giderleri öncelikle Müslümanlardan toplanacak bağışlarla karşılanmasına karar verildi. Hicaz Demiryolu inşaatının acil olarak sağlanması gereken ihtiyaçları için Ziraat Bankası’ndan kredi alınacaktı. Ancak inşaatın başlamasından sonra ortaya çıkacak yeni ihtiyaçlar ve nakit para sıkıntısı karşısında bu büyük yatırımın sadece sınırlı banka kredisi ve bağışlarla yapılamayacağı anlaşılarak yeni kaynaklar devreye sokulacaktır. Memur maaşlarından kesintiler yapıldı; resmi kağıt ve evraklar demiryolu yararına satılmaya başlandı; pullar ve kartpostallar çıkartıldı; kurban derilerinden satışından elde edilen paralar demiryolu fonuna aktarıldı; riyal mübadelesinden elde edilen gelirler tahsis edildi. Hicaz Demiryolu komisyonuna gelir sağlamak amacıyla bir çok kömür ve demir madenlerinin işletme veya işlettirme imtiyazları da verildi. Daha sonra Hicaz Demiryolu Şam’a 460 km uzaklıkta Maan’a ulaşınca hat yolcu eşya nakline açıldığında Şam-Maan-Hayfa arasında başlatılan nakliyatın işletme gelirleri de hattın tamamlanmayan kısmına ayrılmış idi.

Hicaz Demiryolu için tüm İslam dünyasından bağışlar yapılıyordu. Başta Padişah olmak üzere bütün rical-ı devletten ve toplumun bütün kesimlerinden bağış yapılıyordu. Padişah ve çevresi ile Osmanlı devlet adamlarından, bürokratlardan, vilayetler, nezaretler ve diğer resmi kurumlardan, ordu ve emniyet mensuplarından, ilmiye sınıfından, adalet, eğitim ve sağlık personelinden yapılan bağışların yanısıra halk tarafından hemen hemen her yaşta erkek ve kadın, küçük ve büyük kimselerden bağışlar yapılıyordu. Tarikat şeyhleri, manevi önderler bağışta yer alıyordu. Bağış propagandası sayesinde ülkenin bütün köşesinden yardımlar geliyordu. Gazeteler her gün projenin önemini anlatıyor ve bazıları bağış topluyordu.

Osmanlı sınırları dışında müslümanların yaşadığı ülkeler ve bölgeler, şehbenderler vasıtasıyla bağışa teşvik ediliyordu. Hindistan’dan, Mısır’dan, Rusya’dan Fas’dan önemli yardımlar geliyordu. Ayrıca Tunus, Cezayir, Ümid Burnu, Güney Afrika, İran, Singapur, Cava, Çin, Sudan, Amerika, Kıbrıs, Balkanlar, İngiltere, Viyana, Fransa ve Almanya’dan bağışlar yapılıyordu. Hicaz Demiryolu’na katkıda bulunanlar çeşitli madalyalarla taltif ediliyordu.

Hicaz Demiryolu projesinde Hintli müslümanların katkıları gerçekten takdire şayandır. Bu katkıların temelinde II. Abdulhamid döneminde Hindistan Müslümanlarına yönelik çalışmaların ve bu çalışmaların sonucu Osmanlı hilafetine yönelik müsbet havanın önemli rolü bulunuyordu. Hindistanlı müslümanların Hicaz Demiryolu’na olan destekleri 1900 senesinde başlayıp, hattın Medine’ye ulaştığı 1908 yılına kadar muntazam devam etmiş, 1909 yılında II. Abdulhamid’in tahttan indirilmesi ile bıçak gibi kesilmiştir. Hicaz Demiryolu projesinin Hindistan’da büyük destekçisi Muhammed İnşaallah 1909 Ağustos’unda Bâbıâliye ulaşan bir mektubunda, eğer Jöntürkler ile İttihad ve Terakki Cemiyeti Abdulhamid’e karşı yaptıkları mumamelenin hakiki sebeplerini açıklamazlarsa Osmanlı toprakları dışında yaşayan Müslümanların hürmet ve muhabbetlerini sonsuza değin kaybedeceklerini yazmaktaydı.

Sultan II. Abdulhamid’in, Müslümanlar dışında bazı gayrımüslim Osmanlı vatandaşları ve Avrupalıların yaptıkları bağışların kabulünde tereddüt göstermezken, yurt dışındaki Siyonist cemiyetlerden gelen yardım çeklerini tahsil ettirmemesi, siyonizm konusundaki duyarlılığını göstermesi açısından ilginçtir.

Gelir kaynaklarını değerlendirdiğimizde karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır. 1900-1908 arasında elde edilen gelirler toplamı 3.919.696 lira idi. Bu yekun içerisinde bağışların oranı yaklaşık % 29 idi. Kurban derilerinden sağlanan paralar bağışlara eklendiğinde bu oran % 34’e çıkmaktadır. 1902 yılı toplam gelirin % 82”si bağışlardan oluşuyordu. Bağışları % 22’lik oranla resmi kağıt ve evrak ile beraber ilmühaber oluşturuyor, % 12’lik oran ile Ziraat Bankası kredisi, % 10’luk pay ile riyal mübadelesinden hazinenin elde ettiği gelir ile sıralamayı, memur maaşlarından yapılan kesintiler, vergi ve harçlar, işletme gelirleri, kurban derilerinden elde edilen hasılat takib ediyordu. Başarılı bir mali idare sayesinde 1900-1909 arasında her sene gelirler giderlerden daha fazla gerçekleşmiştir.


İnşaat

İnşaat işleri komisyonlar tarafından yürütülüyordu. 2 Mayıs 1900 tarihinde kurulan Komisyon-ı Ali padişahın riyaseti altında çalışan üyelerden oluşuyordu. Komisyon bütün işlerin merkez ve mercii durumunda idi. Ayrıca bu komisyona ilave olarak Şam komisyonu, Beyrut ve Hayfa komisyonları da kurulmuş idi.

Hicaz Demiryolu inşaatında çalışan personelin ekseriyeti yerli idi. Pek az yabancı personel çalıştırılmıştı. Ayrıca Hicaz Demiryolu’nda istihdam edilmek üzere mühendis, teknisyen ve işletme memuru yetiştirilmesi yönünde tedbirler alındı. İnşaatda askerlerden azami ölçüde istifade edildi. Binlerce asker işçi Hicaz Demiryolu inşaatında çalıştırıldı. Hicaz Demiryolu için teknik malzeme Avrupa ve Amerika’dan ithal edildi.

2 Mayıs 1900 tarihli padişah iradesinden sonra Hicaz Demiryolu için hazırlıklar başlamış, demiryolu güzergahının tayini konusunda muhtelif görüşler bulunmasına rağmen padişahın da isteği üzerine Hicaz hattı tarihi hac yolu boyunca yapılmasına karar verilmiştir. Hat Şam’dan Meke’ye kadar uzatılacak idi. Daha sonra Mekke’den Cidde’ye, yan bir hatla Akabe körfezine indirilmesine, ileride Mekke’den Yemen’e, Medine’den Necd istikametinde Bağdat’a doğru uzatılması düşünülüyordu. Ayrıca Cebel-i Düruz, Aclun ve Kudüs’e şubeler inşaa edilmesi tasavvur ediliyordu.

Plana göre inşaata Şam-Maan arasında karşılıklı başlanacak, bu bölüm bittikten sonra Maan-Medine hattı yapılacak idi. Bu arada Hicaz Demiryolu ve çevresinde gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarıyla ecnebi kolonizasyonunu önlemek düşüncesiyle, Müslümanlardan başkasına bölgede yerleşim ve maden arama izni verilmeyecek, daha önce verilmiş olan maden çıkarma ruhsatları da iptal edilecek idi.

Hicaz Demiryolu’na 1 Eylül 1900 tarihinde Şam’da yapılan resmi bir törenle fiilen başlandı. 1 Eylül 1904’de hat 460. kilometrede bulunan Maan’a ulaştı. Hicaz Demiryolu’nun Akdeniz’e bağlantısını sağlayacak Hayfa hattı ise Eylül 1905’de bitti.

Bu arada Hicaz Demiryolunı Maan-Akabe arasında bir şube hattıyla Akabe körfezine bağlama düşüncesi vardı. Bu hat ile Süveyş kanalı şirketine sevkiyat için ödenen paranın hazinede kalması sağlanacak, ileride askeri ve sivil bütün nakliyat Hicaz Demiryolu ile yapılacak idi. Silah ve asker sevkinde sağlanacak kolaylık sayesinde Hicaz, Kızıldeniz ve Yemen’de Osmanlı Devleti’nin etkinliği artacak idi.

Hicaz Demiryolunı bir şube hattıyla Akabe körfezine bağlama düşüncesine İngilizler şiddetli tepki gösterdi. Bu hat için hazırlıkların tamamlandığı bir sırada İngilizler’in Akabe’nin Sina Yarımadasına dahil olduğunu ileri sürerek burada karakollar kurmaları için Mısırlıları harakete geçirdi. Osmanlılar ise Akabe’nin Hicaz’ın bir parçası olduğunu ileri sürüyorlardı. İngilizlerin yoğun baskıları sonucu Akabe demiryolu projesinden vazgeçildi. İngilizlerin niyeti Osmanlıları Kızıldeniz ve Süveyş’den uzak tutmak idi.

Hicaz hattı 1906 yılına gelindiğinde 750 kilometreyi bulmuştu. 1 Eylül 1906’da 233 km.lik Maan-Tebük, bir sene sonra 288 km.lik Tebük-el-Ulâ bölümleri tamamlandı. El-Ulâ aynı zamanda gayrimüslimlerin ayak basmaları dinen yasak olan kutsal toprakların başlangıç noktasını teşkil ediyordu. Bu sebeble buradan itibaren 323 km.lik El-Ula-Medine hattı tamamen Müslüman mühendis, müteahhid, teknisyen ve askerlerce inşaa edildi. Hattın Medine’ye yaklaştığı sıralarda bölgede yaşayan kabilelerin şiddetli muhalefet ve saldırıları baş gösterdi. Nihayet bu bölüm 31 Temmuz 1908 tarihinde tamamlanmış, 1 Eylül 1908 tarihinde yapılan resmi bir törenle Hicaz Demiryolu bütünüyle işletmeye açılmış idi.

Demiryolu inşaatı sırasında çok sayıda köprü, tünel, istasyon, gölet, fabrika ve çeşitli binalar yapılmıştır. Mesela küçük büyük 2666 adet kargir köprü ve menfez, 7 gölet, 7 demir köprü, 9 tünel, Hayfa, Der’a ve Maan’da 3 fabrika, lokomotif ve vagonların tamir edildiği büyük bir imalathane inşaa edildi. Ayrıca Medine istasyonunda bir tamirhane, Hayfa’da bir iskele, büyük bir istasyon, anbarlar, dökümhane, işçilere mahsus binalar, boruhane ve işletme binası, maan’da bir otel, Tebuk ve Maan’da birer hastane, 37 su deposu inşaa edildi.

Hicaz Demiryolu’nun maliyeti

Hicaz Demiryolu’nun 161 km.lik Hayfa hattıyla birlikte 1464 kilometreye ulaşan hattın toplam maliyeti 3.066.167 lirayı bulmuş idi. Bir başka hesaplama ile 3.456.926 liraya ulaşmış idi. Hattın bu maliyeti Avrupalı şirketlerce Osmanlı topraklarında yapılan demiryollarından daha ucuz idi. Bu ucuzluk işçi üçretlerinden kaynaklanmakta idi.

Hicaz Demiryolu ile ilgili harcamaların yarıdan çoğu yurt dışından getirilen malzemeye gitmişti. Giderlerin diğer önemli bir kısmı inşaat masrafları, Suriye’deki mühendis ve teknik personelin maaşları ile Ameliyat (amele) taburlarına verilen ücretler ve ikramiyelere ait idi.


Düzenlenen seferler

Hicaz Demiryolu işletmeye açıldıktan sonra Hayfa ile Şam arasında her gün, Şam ile Medine arasında haftada üç gün karşılıklı yolcu ve ticari eşya katarları çalışıyordu. Hac mevsimi boyunca Zilhicce’nin onundan Safer ayı sonuna kadar Şam-Medine arasında yine karşılıklı üç sefer yapılmaktaydı. Yalnız hac dönemine mahsus olmak üzere gidiş geliş için tek bilet yeterliydi.

Daha önce Şam-Medine güzergahı develerle 40 günde kat edilirken Hicaz Demiryolu ile aynı mesafe 72 saate (3 gün) inmişti. Üstelik haraket saatları namaz vakitlerine uygun şekilde tanzim edilmiş olması, trenlerin istasyonlarda yolcuların namazlarını kılacak kadar bekletilmiş olması büyük kolaylıklar sağlıyordu. İsteyenler namazlarını camii vagonunda kılabiliyordu. 1909 yılında aynı vagonda günün beş vaktinde hacılara müezzinlik yapan bir görevli bulunuyordu. 1911’den itibaren başlatılan bir uygulama ile dini ve milli bayramlarda özel tren seferleri düzenlendi. Mesela Mevlid-i Nebevi’ye tesadüf eden günlerde Medine’ye oldukça ucuz Mevlid trenleri kalkıyordu. Ayrıca Müslüman ailelerin rahatlıkla seyahat edebileceği şekilde vagonlarda düzenlemeler yapılmıştı.


II. Meşrutiyet sonrası gelişmeler

II. Meşrutiyet sonrası siyasi gelişmelerden Hicaz Demiryolu da etkilenecektir. Hat’da çalışan çok sayıda yüksek dereceli memur görevden uzaklaştırılmış, demiryolu işlerinde tecrübe kazanmış subaylar 5. Ordu bünyesine alınmış ve boşalan yerlere Yıldız’dan uzaklaştırılan alaylı zabitler getirilmişti. Ayrıca senelerdir istihdam edilen Hayfa’daki bahriye erleri geri çekilmiş, haraket memurlarının işlerine son verilmiş, bu arada çok sayıda memur kendi istekleriyle istifa etmişti. Hicaz hattı için yeterli sayıda mühendis ve işletme memuru bulunamadı. Gazete ilanlarıyla memurlar aranmaya başlandı. Meşrutiyetin ilk yıllarında tecrübeli eleman eksikliği nedeniyle demiryolunun çeşitli bölümlerinde Avrupalılara iş vermek zorunda kalındı.

II. Meşrutiyet sonrası Hicaz Demiryolu’nun ünvanıyla birlikte idari yapısında da değişiklikler oldu. Hamidiye-Hicaz Demiryolu ismi yerine sadece Hicaz Demiryolu denildi. Demiryolunun idaresinde zaman içerisinde bir çok değişikliğe gidildi. Demiryolu idaresi önce komisyonlarca sonra Harbiye, Evkaf nezaretleri ve direkt sadarete bağlandığı oldu. I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile birlikte bütün demiryolları askeri nakliyata tahsis edildi.

II. Abdulhamid’in hal’inden sonra bazı şube hatları yapıldı. İlk olarak 1911’de hattın başlangıç noktası Şam merkezine getirildi. Kudüs şubesinin tali hatları açıldı. I. Dünya Savaşı sırasında da demiryolu inşaası sürdü ve askeri hatlar inşaa edildi. Bunlar, Hicaz Demiryolu’nun Mısır şubesinin hatları idi.

Hicaz Demiryolu’na bağlı olarak Suriye Filistin topraklarında inşa edilen bu hatlar, Fransızların muhalefetine rağmen gerçekleştirildi. Fransızlar 1913’de istikraz temini için Paris’e giden Cavid Bey’e demiryolu konusunda duydukları rahatsızlıkları dile getirmişler; Osmanlı Devleti’ne verecekleri borç karşılığında Suriye ve Filistin’de kesinlikle demiryolu yapılmamasını ve yapılmakta olanların da hemen durdurulmasını şart koşmuşlardı. Fransızlar ayrıca Hicaz Demiryolu’nun temdidi işi de dahil olmak üzere Osmanlı topraklarında inşaası düşünülen şimendifer hatları imtiyazlarının kendilerine verilmesini istemişlerdi.

Yapılan başka tali hatlarla birlikte 1918’de Hicaz Demiryolu’nun uzunluğu 1900 kilometreyi aşmış idi.

Hicaz Demiryolu’nun ilk başta Mekke’ye kadar uzatılması oradan da Ciddeye bağlanması düşünülüyordu. Medine- Mekke- Cidde demiryolu hattı Osmanlı Devleti açısından büyük önem taşıyordu. Hicaz Demiryolu’nun hedefe ulaşması bu hattın inşaası ile mümkündü. Bu hattın inşaası Osmanlı Devleti'nin İslam alemindeki nüfuz ve itibarını artıracak idi. Hicaz Demiryolu için İslam ülkelerinden bağışta bulunan Müslümanların en büyük arzusu Cidde ve Mekke hatlarının tamamlanması idi. İki kutsal şehir arasındaki develer ile alınan 12 günlük yol tren ile 24 saata inecekti. Böylece bölgeye gelen hacı sayısı artacaktı.

Medine-Mekke-Cidde hatları dini olduğu kadar siyasi ve askeri açıdan da önem arzediyordu. Öncelikle devletin otoritesini buralara kadar etkin bir şekilde ulaştırma imkanı doğuyordu. Ancak bu hat, Mekke Emiri Şerif Ali Paşa’nın, Hicaz Valisi Ahmet Ratıp Paşa’nın ve bedevi kabilelerin muhalefetiyle karşılacaktı. Paşaların bu muhalefeti II. Meşrutiyetle birlikte ber taraf edildiyse de bedevilerin muhalefeti sürüyordu. Her şeye rağmen başlanılmasına karar verilen hat Trablusgarb ve Balkan harbleri yüzünden başlanılamamıştır. Proje tehir edilmiştir. Yine Hicaz Demiryolu’nı Yemen, Süveyş, Necd ve Irak’a uzatma tasavvurları da sonuçsuz kalmıştır.



Hicaz Demiryolu’nda sonun başlangıcı

I. Dünya Savaşı sırasında Hicaz Demiryolu’nda ciddi sıkıntılar yaşanmaya başlar. Demiryolu savaş nedeniyle sivil ulaşıma kapatılır ve aynı gerekçelerle hac seferlerinin yasaklanması Hicaz’da ekonomik sıkıntılara yol açar. Ticari faaliyetler önemli ölçüde azalır. Savaş boyunca Hicaz Demiryolu ile yapılan sevkiyatın artması malzeme teminini zorlaştırmıştır.

Daha da önemlisi Mekke Emiri olan Şerif Hüseyin’in isyanı Hicaz Demiryolu’nun sonunu getirecektir. Şerif Hüseyin, kendisinin bölgede nüfuzunu azaltacak projelere sıcak bakmıyor, Mekke-Cidde hattının yapımına gizliden gizliye karşı çıkıyordu. Osmanlı Devleti'nin Balkan ve Trablusgarb savaşlarından sonra içine düştüğü ağır ekonomik ve siyasi tabloyu gördükten sonra Şerif Hüseyin sonuçta bağımsızlığa varacak daha büyük hedefler peşinde koşmaya başladı. İlk defa oğlu Abdullah vasıtasıyla 1912’de İngilizler ile temasa geçti. Şerif Hüseyin Arap imparatorluğu kurmak peşinde idi. Dışardan güçlü bir desteğe ihtiyacı vardı. Şerif Hüseyin İngiltere ile anlaşmayı ve bu devletin desteği ile hedefine ulaşmayı düşünüyordu. Hüseyin kuracağı Arap imparatorluğunun sınırını kuzeyde Toroslara, doğuda Osmanlı- İran sınırı ile Basra körfezine, batıda Akdeniz ve Kızıldeniz’e güneyde Aden hariç Umman denizine kadar geniş bir alan yayıyordu.

Şerif Hüseyin İngilizler ile anlaştı. Anlaşmaya göre Şerif Hüseyin Osmanlı’ya isyan ettiği takdirde kendisine para, silah, cephane ve erzak verilecek, savaşın sonunda da bağımsız bir Arap devletinin kurulması desteklenecekti. Osmanlı ise Şerif Hüseyin’in isyan edeceğini tahmin edemiyordu.

1916 Haziran’ına kadar Osmanlı’yı ustaca oyalayan Şerif Hüseyin, Haziran 1916’da isyan etti. Bu tarihde Cidde, Temmuz’da Mekke, Eylül’de Taif asilerin eline geçti. Şerif’in isyanıyla Filistin ve Sina cephelerinin aleyhine Hicaz’da bir cephe açılıyor ve Hicaz Demiryolu’nun güvenliğinin sağlanması ön plana çıkıyordu.

Hicaz isyanında kullanılan araçlardan biri demiryolu hatlarını sabota etmekti. Osmanlı Devleti hattın güvenliği için binlerce askerden oluşan bir koruma ordusu kurduysa da başarılı olamadı. Bedevilerin sabotaj ve saldırıları İngilizler tarafından organize ediliyordu. Lawrence Hicaz Demiryolu’nda bulunan Osmanlı kuvvetlerini yok etmektense ray ve lokomotiflerin tahrip edilmesini daha akılcı buluyordu.

Nitekim 26 Mart 1918’de kuzeyden gelen posta treninden sonra Medine’ye başka bir tren gelemiyecek, Medine’den kuzeye sevk edilen en son tren ise Tebükten yukarı geçemiyecek idi. Ekim 1918’e gelindiğinde Medine’nin dışında bütün Arap toprakları düşman eline geçmişti. 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti'nin I. Dünya savaşında mağlubiyetini tescilleyen Mondros Mütarekesi’nin 16. maddesi ile Hicaz, Asir, Yemen, Suriye ve Irak’ta bulunan bütün Osmanlı muhafız kıtaları en yakın İtilaf devletleri kumandanlıklarına teslimi emrediliyordu. Böylece Osmanlı Devleti'nin Hicaz Demiryolu ile birlikte Arabistan topraklarıyla da irtibatı kesiliyordu.


Çevrimdışı Osman Yalçınkaya

  • Osman Yalç?nkaya
  • Forum Üyesi
  • Yer: istanbul - Suadiye
  • Yaş: 35
  • İleti: 172
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #13 : Eylül 08, 2008, 15:23:36 »

Hicaz Demiryolu’nun sonuçları açısından tahlili


Askeri ve siyasi sonuçları; Hattın askeri faydaları 1904’de Şam-Maan kısmının tamamlanmasından hemen sonra görülmeye başladı. Yemen’de İmam Yahya’nın başlattığı isyan, Suriye’den ağır silahlar ile takviye edilen bir yardım kuvvetinin Maan’a kadar demiryolu ile naklinde görüldü. Daha önce 12 günde katedilen Şam-Maan arası 24 saatte demiryolu ile katedilmişti.

Hicaz Demiryolu bütünüyle işletmeye açılmasıyla birlikte daha geniş biçimde askeri amaçlara hizmet etmeye başladı. 1914’de I. Dünya Savaşının etkisiyle demiryolu ile nakledilen asker sayısı hızla yükselmiş ve 147.587’ye ulaşmıştır. Asker sevkiyatının yanısıra askeri mühimmat da demiryolu ile nakledildi. Hicaz Demiryolu, Süveyş’e bağımlılığı asgariye indirdi.

Hicaz Demiryolu sayesinde bölgede Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti ağırlık kazandı. Bölgede zaman zaman vuku bulan isyanlar demiryolu sayesinde bastırıldı. Osmanlı hakimiyeti demiryolu ile birlikte güney Suriye’de geniş bir alanı etkilerken Hicaz’da sınırlı bir alanda ve daha çok hat boyunca tesirli idi. Hattan uzak yerlerde aynı etkinlik söz konusu değildi.

Hicaz Demiryolu nın bölgede sebep olduğu en belirgin siyasi değişim Medine’de görüldü. Hicaz Demiryolu ve telgraf hattı sayesinde İstanbul- Medine arasında doğrudan haberleşme ve irtibat sağlanarak bölge ile merkez arasındaki resmi yazışmalar Medine Muhafızlığı ile yapılmaya başlandı. Bu gelişme ile şehrin siyasi önemi artmış oldığından 2 Haziran 1910’da Medine Sancağı Hicaz Vilayeti’nden ayrılarak elviye-i gayrı mülhaka statüsüyle doğrudan Dahiliye Nezareti’ne bağlandı. Şehirde 1908’den sonra iki okul, 1 İttihad ve Terakki Partisi mahalli şubesi kuruldu. 1913’de yine devlet eliyle Medrese-i külliye adıyla bir yüksek öğrenim müesesesinin temeli atıldı ve 1914’de öğretime açıldı. Medine civarında Ayn-ı Zerka Suyu’nun demir borularla şehre akıtılması sağlandığı gibi, padişah adına bir camii inşaa edildi. Harem-ı Şerif elektrikle aydınlandı. 1911’de Medine’de yapılması düşünülen ıslahat ile ilgili çalışmalara başlandı.

Surreler demiryolu ile taşınmaya başlandı. Harameyn halkına yollanan son surre Hicaz hattı sayesinde Medine’ye ulaşabilmişti. Hicaz’a tayin edilen Vali ve diğer görevliler demiryolunu kullanıyorlardı. Muhtemel bir savaşta Süveyş kanalı kapatılsa bile demiryolu vasıtasıyla Hicaz ile irtibat kesintiye uğramayacaktı. Bu meyanda I. Dünya savaşı yıllarında Osmanlı gemilerine Süveyş kanalının kapatılması üzerine, demiryolu büyük hizmetler vermiştir. Sina ve Filistin cephelerine Suriye’deki 4.Ordu’dan yapılan askeri sevkiyatın tamamı Hicaz Demiryolu üzerinden gerçekleştirildi. Hicaz Demiryolu 1914-18 arasında asker sevkiyatında olduğu gibi zahire naklinde hayati bir görev üstlendi. Hicaz bölgesinde patlak verecek bir isyan, demiryolunun sağlayacağı nakliyat kolaylığı ve lojistik destek imkanlarıyla çabuk ve etkin bir şekilde bastırılması mümkün hale geliyordu.

Demiryolunun önemi Şerif Hüseyin’in 1916’da isyanıyla daha da arttı. Hicaz hattı, Mekke, Cidde ve Taif’in asilerin eline geçmesinden sonra Medine’nin can damarı oldu. Medine şehrinin kuzeyle bağlantısı demiryolu ile sağlandı ve şehrin 1919’a kadar düşürülememesinde Hicaz hattının önemli bir payı oldı. 1917’de Medine’de baş gösteren iaşe sıkıntısı sebebiyle şehirde sivillerden oluşan 40.000 insan ile mukaddes emanetler Mart ayı içerisinde Demiryolu ile Şam’a nakledildi.



Hicaz Demiryolu’nun sosyo ekonomik sonuçları; Hicaz hattı bütün eksikliğine rağmen bölge ekonomisine canlılık getirmiştir. Mesela 1910 yılında toplam 65.757 ton ticari eşya taşınmış, ileri senelerde bu miktar artmıştır. Demiryolu ticari eşyanın nakli yanında canlı hayvan naklinde de kullanılmıştır.

Demiryolunun yerleşim alanlarına etkisi daha çok tarıma elverişli sahalarda belirgindi. Demiryolu ile yapılan ticaret özellikle Filistin ve Suriye’nin tarım bölgelerinde en yüksek noktalara ulaştı. Hicaz Demiryolu Suriye bölgesindeki bazı şehirlerin gelişmesine önemli etkileri oldu. Şam, Suriye’nin en büyük yerleşim merkezi haline geldi. Hattın yolcu ve eşya gelirlerinin 1/3’i buradan sağlandı. Hicaz hattı Şam şehrinin ticari hayatına canlılık getirdi. Şam’dan yapılmakta olan senelik 100.000 tonluk ihracat ve ithalat artık demir yolu ile yapılıyordu.

Hicaz hattı sivil yolcu taşımacılığında yükselen bir grafik çizdi. 1910’da 168.448, 1914’de 213.071 kişi taşındı. Sivil asker toplam 1910’da 246.109, 1914’de 360.658 idi. Hicaz Demiryolu 1910-14 arasında kâra geçti. 1915 yılında ise sivil taşımacılığa kapatılması ile zarar etti. Hicaz Demiryolu’nun gelir kaynaklarının başlıcası yolcu ve eşya nakliyat gelirleri idi.

Hayfa, demiryolu sayesinde bir ihracat ve ithalat limanı olmaya başladı. Hicaz Demiryolu’nun Akdeniz’e açılan yegane kapısı olan Hayfa limanının toplam ihracatı 1907’de 270.000, 1912’de 340.000 sterline çıkmıştı. 1904’de 296.855 tonluk ihracat 1913’de 808.763 tona yükselmişti. Hayfa küçük bir yerleşim merkezi iken demiryolu sayesinde nüfusu hızla artmış ve başta Almanlar olmak üzere yabancı tüccar ve yatırımcıların ilgisine mazhar olmuştur.

Hicaz Demiryolu bölge turizminin gelişmesine de önemli katkı sağlamıştır. Filistin topraklarında bazı kutsal yerleri ziyaret etmek isteyen ecnebilere mahsus özel tren seferleri düzenlendi. Diğer taraftan iç turizmi canlandırmak amacıyla mübarek günlere tesadüf eden tarihlerde Medine’ye Hayfa ve Şam’dan ucuz trenler kaldırıldı. Bu seferler büyük ilgi gördü. Fakat Hicaz Demiryolu’nun turizme katkısı sınırlı kaldı.

Demiryolunun sosyo-ekonomik değişime etkisi yerleşim birimlerinin hata yakınlık ve uzaklığına bağlı olarak farklı idi. Demiryolu boyunca yerleşim birimleri gelişme kaydetti. İç kesimlerdeki kasaba ve köylerin ithalatı ihracata göre fazla gerçekleşirken, istasyonlara yakın yerlerde aksi bir gelişme görüldü. Buralarda bilhassa tahıl ürünleri istihsali arttı. Demiryolu, üreticileri tahıl ürünlerini uzak pazarlara taşımaları için teşvik etti. Mesela Havran’dan Hayfa’ya yapılan buğday ihracatı 1903-1910 arasında iki kat yükseldi. Demiryolu, bölgeye ithal edilen malların fiyatlarını da aşağıya çekti. Bu sayede Şam’dan getirilen meyve ve sebzeler Şam fiyatları ile Medine’de satılabiliyordu.

Hicaz Demiryolu inşaatı ile birlikte bilhassa Amman ve çevresinde yer alan yerleşim alanlarında stratejik ve ekonomik düşüncelerle Çerkes ve Çeçen muhacirlerinden oluşan yeni köyler tesis edildi. Demiryolu güzergahına yakına mahallere iskan edilen bu muhacirler, bir taraftan bölgedeki bedevilerin haraket serbestiyetini daraltarak Osmanlı Devleti lehine bir denge unsuru oluyor, diğer taraftan hattın muhafazasında ve yörenin gelişmesinde önemli rol oynuyordu. 1901-1906 arasında Amman’ın doğusuna sevkedilen ve hat boyunca iskanları teşvik edilen Çeçen ve Çerkes muhacirler sayesinde Amman civarındaki araziler ekilmeye başlandı.

Hicaz Demiryolu’nun bedevilere sağladığı faydalar ise sınırlı idi. Bedeviler hattı korumak üzere devletten tahsisat alıyordu. Bu uygulama kabilelerin demiryoluna saldırı arzularını frenliyordu. Diğer bir faydası ise hatta çalışanlara sattıkları et, süt ve peynir satışından kazandıkları paralar idi. Yine bedevilerin Demiryolu nezaretine ve inşaat müteahhitlerine kiraladıkları develerden elde edilen gelirleri de var idi.

Hicaz Demiryolu, inşaat sektörü ile birlikte demiryolu yan sanayiinin de gelişmesini sağladı. Demiryolu tesislerinden başka çok sayıda resmi ve özel nitelikli binalar yapıldı.

Hicaz Demiryolu Osmanlı postalarınca da geniş bir şekilde kullanıldı. Hicaz telgraf hattı, resmi ve sivil haberleşmede önemli kolaylıklar sağladığından geniş ölçüde kullanıldı.

Hicaz Demiryolu çok sayıda demiryolu mühendisi, teknisyen, telgrafçı, makinist, işletmeci ve memurların yetişmesini sağladı. Demiryollarında tecrübe kazanan askerler ileriki yıllarda sivil olarak da çalışmaya başladılar. Teknik eğitim yapan bazı okullarda şimendifercilik dersleri konuldu. Yeni mezun mühendislerin Hicaz hattında pratik ve tecrübe kazanmaları sağlandı. Yurt dışına yüksek öğrenim ve ihtisas için mühendis ve öğrenci gönderildi.

Askeri teknisyenler için demiryolu bir eğitim ocağı oldu. I. Dünya savaşı sırasında Osmanlı Devleti tarafından yabancı şirketlere ait demiryollarına el konulduğunda teknik eleman ve personel sıkıntısı çekilmedi.

Daha da önemlisi Cumhuriyet döneminin ilk demiryolu teknik kadrosunu da yine Hicaz demiryolunda tecrübe kazanmış kişiler oluşturacaktı.



Dini sonuçlar; Hicaz Demiryolu’nun en büyük dini hizmeti Şam-Medine güzergahını kullanan Müslümanlara sağladığı olağan üstü seyahat kolaylığı oldu. Deve kervanları ile 40 günde aşılan Şam-Medine arası trenle 3 güne indi. Daha çok Müslümanın hacca gitmesine vesile oldu. Her şeyden önemlisi hacıların Şam-Medine arasında bedevi saldırılarından kurtulmaları idi. 1909’da 15000 hacı karşılıklı olarak trenle seyahat etti. 1911’de Hicaz’a gelen 96.924 hacıdan 13.102’si Medine’ye gelişte demiryolunu kullandı. Geriye kalanı denizyolu ile Cidde limanlarından giriş yaptıklarından Hicaz hattından faydalanamadı. Hicaz’a deniz yolu ile gelen hacılar demiryolundan istifade edememenin sıkıntısını çektiler. Özellikle Hindistan Müslümanları hattın temdidini çok arzu ediyorlar bunun için yardımda bulunmaya hazır olduklarını belirtiyorlardı.

Bütün bu eksikliklerine rağmen demiryolu İslam aleminde büyük akisler uyandırmıştı. II. Abdülhamid’in prestijini güçlendirmişti. Halifenin nüfuzu o denli artmış idi ki 1909’da Abdülhamid’in hal’inde Hindistan’da büyük şok yaşanmış, bir süre Hicaz Demiryolu’na yardımlar kesilmişti. II. Abdülhamid ile özdeştirilen Hicaz hattı kamu oyunda geniş bir kabul ve ilgi görmüş, Müslümanlar bu proje etrafında ortak bir dayanışma ve güç birliği oluşturmayı başarmıştı.

Proje ilk günden itibaren İslam dünyasının müşterek bir hedef ve ideali haline geldi. En üst seviyede bürokratından en sade Müslümanına kadar binlerce insan yardıma koştu. Gönüllü iane komiteleri kuruldu. Basın aylarca hep Hicaz Demiryolu’nun önem ve kutsallığını işledi. Hattın Medine’ye ulaşması münasebetiyle İslam aleminde büyük çoşku yaşandı.

Hicaz Demiryolu, müslümanların kendilerine güvenlerini tazelemesi açısından son derece etkili oldu ve Müslümanların da büyük işler başarabilecek bilgi ve teknik kabiliyete sahip olduklarını gösterdi. Osmanlı Devleti'nin öncülüğünde kazanılan bu başarı Müslümanların iyi organize olduğu takdirde neler yapabileceklerinin de bir örneğini oluşturdu. Ortak bir ideal etrafında Müslümanların yardımlaşma ve dayanışma şuurunun oluşmasında büyük rol oynadı.



Hülasa, Hicaz Demiryolu projesi, Sultan II. Abdulhamid’in öncelikle askeri, siyasi ve dini hedefleri olan, ikinci derecede iktisadi hedefleri göz önüne alınan büyük bir projesi idi. Hicaz Demiryolları, Osmanlı’nın kısa ömürlü de olsa kısmen gerçekleştirdiği yarıda kalmış bir hülyası olarak tarihe mal olmuştur.

Çevrimdışı somara

  • Mahmut Solak
  • Kulüp Üyesi
  • Forum Üyesi
  • Yer: Bal?kesir
  • Yaş: 44
  • İleti: 71
Ynt: Hicaz Demiryolu 100. YIL Fotoğraf Sergisi
« Yanıtla #14 : Eylül 09, 2008, 19:04:35 »
Osman bey;

Aktardığınız harika bilgiler için teşekkürler. Sayenizde bu konu hakkındaki merakımı önemli ölçüde giderebildim. Ayrıca gezemediğim fotoğraf sergisini paylaştığınız için de ayrıca teşekkürler.

Saygılar, Selamlar...
Mahmut SOLAK